21 May 2013

BİR SÖZ...


Bilgisayarımın başına geçtiğimde belirsizlik denizinde yüzüyordum. Kafamda oluşan birkaç düşünceden hangisini ele alıp yazacağıma karar verememenin karmaşasıyla vakit geçirirken okuduğum bir yazı tüm kararsızlığımı bir anda yok etti. Okudum, bir daha okudum, sonra bir daha…
Öylece kalakaldım bir süre. Okuduğum her sözcük zihnimde başka sözcükleri çağrıştırıyor, aklım yaşanmışlıklara yol alıyor, yüreğim de bu sözü sonuna kadar destekliyordu. Hiç tereddüt etmeden “İşte bu!” dedim kendimce. Ne şekilde yazar ne kadar detaylandırırım, hangi açılardan yaklaşırım bilemiyorum ama ben bu sözü yazmalıydım. 

Uzun zamandan beri okuduklarım arasında, kadını en iyi anlatan söz bu oldu benim için:

“KÖTÜ GÜNLERİNİ TEK BAŞINA ATLATMIŞ OLAN KADINI, GÜZEL ŞEYLER VAAT EDİP KANDIRAMAZSIN.”

Bu kadar basitti işte… Düzeltilmeye çalışılan ilişkilerde atlanan nokta, gözden kaçırılan gerçek buydu. En basit haliyle “Hiçbir şey eskisi gibi olmaz.” sözü, bu okyanusun bir damlası olabilirdi ancak.

Sevgiyle, umutla ve mutlulukla başlayan bir ilişki… Çeşitli sebeplerle yaşanan ayrılık… Ardından dökülen yaşlar, kaybedilen umutlar, düşüp de yeniden ayağa kalkmaya çalışmalar… Dağılan parçalarını tek başına toparlama, açılan yaralarını kendi kendine sarma mecburiyeti… Yarınlara yeniden umutla bakabilme, kaldığı yerden devam edebilme çabası…
Ve gün gelip tüm bu zorluklara rağmen ayakta kalabilme… Zor da olsa başarabilme… Elbette unutulmaz hiçbir şey. Yaşanan acı tatlı her şey mıh gibi akılda kalır. Sadece eskisi kadar acı vermez, üzmez. Hatırlandığında acı bir tebessümle gelir geçer yüzlerden. Ama ayakta kalınır yine de... 

Hayat bu ya, her şeye yeniden başlayıp kendine yetebildiği noktada, kapanan eski defterin kahramanı gün gelir çıkıverir karşısına. Yeni başlangıçlar talep eder, unutmak ve unutturmak ister yaşanan ayrı günleri. Telafi etmeye hazırdır her şeyi, yeter ki o imkânı versin ona sevdiği…

İyi de zaman acımasızca geçmiştir ve hiçbir şeyi yerli yerinde bırakmamıştır. Kadın yüreğinde öyle büyük acılara göğüs germiştir, kendi başına yetmeye o kadar alışmıştır ki… Yeniden aynı şeyleri yaşamanın ihtimali bile onu çileden çıkarmaya yeter.

Yüreğinde kopan fırtınaları tek başına dindiren, yalnız günlerini yine kendisiyle dolduran, kendi kendini teselli eden, kendi kendine umut veren, bir enkaz gibi bırakılan ve yine o enkazın altından tek başına kurtulabilen bir kadına… Hangi tatlı söz, hangi vaat, hangi ikna kabiliyeti, geçmişe dair hangi anı, geleceğe dair hangi plan yaşadıklarını unutturabilir?  Her şeyin düzelmesini istese de yapamaz. Çünkü yaşadıklarından öncesi ile sonrasında aynı kadın yoktur artık… Eksilen yanlarını kendi çabasıyla dolduran, tek başına ayakta kalmak ve mutsuzluklara tek başına göğüs germek zorunda bırakılan bir kadın asla eskisi gibi olmayacaktır. İşte bu yüzden;

“KÖTÜ GÜNLERİNİ TEK BAŞINA ATLATMIŞ OLAN KADINI, GÜZEL ŞEYLER VAAT EDİP KANDIRAMAZSIN.”

İyisi mi siz bir kadını kaybetmeden önce defalarca düşünün. Olur da döndüğünüzde onu aynı yerde bulamama, yitirdiklerinize kavuşamama ve yolunuza onsuz devam edebilme ihtimalinizin hep var olduğunu bilin. Bilin ki, telafisi olmayan hatalar yapmayın. Bilin ki, kadını gereğinden daha güçlü kalmak zorunda bırakmayın.


Sözlerimi yine aklıma gelen ve çok sevdiğim bir alıntı ile bitirmek istiyorum. CAN DÜNDAR bir yazısında söylemiş. Çok da güzel söylemiş:

Bir kadını ağlatırken çok dikkat edin,
Çünkü Allah gözyaşlarını sayar…
Kadın, erkeğin kaburgasından yaratıldı.
Ayaklarından yaratılmadı.
Öyle olsaydı ezilirdi.
Üstün olsun diye başından da yaratılmadı.
Ama göğsünden yaratıldı.
                  Eşit olsun diye...
Kolun biraz altında,
                  Korunsun diye…
Kalp hizasında,
                  Sevilsin diye!..



BAYAN AKREP


2 yorum: